Türk Düşmanı Suudiler

20 Nisan 2016
Rıza Zelyut, Aydınlık

Türk Düşmanı Suudiler

Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından büyük bir itinayla ağırlanan Suudi Arabistan Kralı; PKK terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan kadar Türk düşmanıdır. Çünkü; Suudilerin tarihi; Osmanlı Devleti ile savaşın tarihinden ibarettir. Suudlar, Sünni mezhepten olmalarına karşın; kendilerine baş eğmeyen ve itikatlarını kabul etmeyen öbür Sünnileri de kâfir saymışlar; katletmişlerdir. Bu vahşi hareketin tarihi ve ideolojisi hakkında, “Muaviye’den Erdoğan’a DİN VE SİYASET” isimli eserimizde ayrıntılı bilgi verdik.

VAHŞİ VEHHABİLİK
Vehhabiliği kuran Abdülvehhab oğlu Muhamed, 18. Yüzyıl’ın ortalarında çöl Araplarının yağma geleneğini mezhep adı altında yeniden örgütledi. Onun mezhebini Deriye şehrinin hakimi olan Suud oğlu Muhammed kabul etti. Böylece Suud oğlu ile Abdülvehhab oğlu ele ele vererek cihat dedikleri saldırılara başladılar. Kız verip kız alarak akraba da olan bu iki kişinin hedefinde bölgenin o zamanki hakimi olan Osmanlı Devleti ve Türkler vardı. Suud oğlu Muhammed 1766’da ölünce de yerine geçen oğlu Abdülaziz cihad işini yaygınlaştırdı. Yağmacılığı İslam gibi gösterdiklerinden çok yandaş kazandılar ve Arabistan’da önemli bir güç haline geldiler.
Bunların devletine ilk isyancı olan Suud’dan dolayı Suudiler denildi. Mezhebi kuran kişinin babasının adı olan Abdülvehhab’dan dolayı bu cihatçı-yağmacı mezhebe Vehhabilik adı verildi. Kökleri 661’de Hz. Ali’yi katleden Hariciler’e kadar uzanan bu anlayış, 1920’lerin sonunda Mısır’da Müslüman Kardeşler (MK) olarak yeniden şekillendi.
Bugün Ortadoğu’yu karıştıran Arap Baharı sürecinde Amerika, işte bu Müslüman Kardeşleri ve uzantılarını kullandı. Suudilerin Müslüman Kardeşler’e karşı imiş gibi durmaları tamamen saltanatlarını korumak kaygısından doğmaktadır. Suudiler de MK de aynı zihniyetin ürünüdür.

SUUDLAR İDAM EDİLDİ
1800’e girilirken Osmanlı Devleti’ne bağlı topraklarda Vehhabi Suudların cihat adını verdikleri saldırıları giderek yayıldı ve şehirleri ele geçirmeye başladılar. Mekke ve Medine’ye girdiler, buralardaki kendi inançlarına geçmeyen Sünnileri dahi katlettiler. Hz. Muhammet’inki de dahil olmak üzere İslam büyüklerinin evlerini yıktılar; mezarlarını dümdüz ettiler. Güç duruma düşen Padişah 2. Mahmut Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’dan yardım istedi. Onun oğlu İbrahim Paşa Mısır ordusu ile bunları yendi ve 1818 Eylül ayında Vehhabilerin başkenti Deriye şehrini ele geçirdi. Yakalanan Abdullah bin Suud, dört oğlu ve hocası, ikinci kâtibi ve divancısıyla birlikte İstanbul’a gönderildi. İstanbul’da yargılanan bu Vehhabi yöneticileri, Şeyhülislam Mekkizade Mustafa Asım Efendi’nin verdiği fetva üzerine 1819’da idam edildiler. İşte bu olay, Suudilerde derin bir intikam duygusu yarattı. Bunlar Türklere ölümüne düşman oldular. Bu kinleri asla bitmedi.

KENAN EVREN
Suudiler, en az 50 yıldır da Türkiye Cumhuriyeti ile de dini kullanarak savaşıyorlar. Bunlara kapıyı resmen açan sözde siyasetçi Kenan Evren oldu. Onun, Türkiye’de imanlı nesil yetiştirmek için Türk düşmanı Suudilerle işbirliği yaptığını Rabıta olayı göstermişti. 1962 yılında kurulan Vehhabici Suud örgütü Rabıta, milliyetçi ve sosyalist hareketlere karşı mücadele ediyordu. Diğer görevi de “Müslüman ülkelerde yönetim biçimlerinin İslami kurallara uygun olmasına çalışmak”tı. Bu yüzden de Türkiye’de Milli Görüş denilen Erbakancı siyasal İslamla sıkı bağlantı içindeydi. 12 Eylül darbesinin uluslararası mali ayağının örgütleyicisi Turgut Özal ve ailesi de Rabıta’nın bağlantılarındandı. Devlet kadroları buna göre değiştiriliyor; eğitim, kültür, ticaret, basın, hatta sanayi siyasal İslam’ın istediği biçime sokuluyor; böylece dindar nesil adı altında Amerikancı bir kuşak yetiştiriliyordu. Bu sürecin içinde Nurcular da Fethullah Gülen kullanılarak katılıyordu.
İmam hatip okulları, İlahiyat fakülteleri, Kuran kursları, hatta Diyanet İşleri Başkanlığı, Rabıta ve Suudi temsilciliklerinden gelen dolarlarla Vehhabileştiriliyordu.

ANAYASA BİLE…
Bu komplo AKP’nin iş başına gelmesiyle daha açık ve daha kuvvetli biçimde yürütülüyor. AKP yöneticileri, Türk ve Osmanlı düşmanı Vehhabi Suud krallarını kendilerinin efendileri olarak görüyorlar ve onları neredeyse protokol memuru konumuna düşerek karşılıyorlar.
Dikkat Edin: Vehhabi Suudların etkisindeki AKP’li yöneticiler Türklükten söz edemediler; onun yerine “Elhamdülillah Müslümanım!” deyip geçiştirdiler. Bugün yeni anayasa yapmak adı altında “Türk” adını anayasadan çıkarma girişiminin altındaki sebeplerden birisi de budur. Onlar emrediyor, Türkiye’yi yönetenler, Türk dememek için bin bir taklalar atıyorlar. Millete de Türk yerine İslam’ı dayatıyorlar.
Halbuki insanların bir milleti vardır. İnsanların milleti değişmez ama dini değişebilir. Türkler tarihte Gök Tanrı inancından tutun da Budizm, Manihaizm, Zerdüştlük, Hıristiyanlık hatta Yahudilik (7.-10. Yüzyıllardaki Hazar Türklerinin yönetici kesimi) gibi dinlere de girmişlerdir. Dinleri değişmiş ama Türklükleri değişmemiştir.

İSLAM MODEL OLAMAZ
Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın babasını-dedesini kullanarak anlattığı öyküdeki İslam modeli bizi birleştirebilir mi?
Ne yazık ki bu model, başarısızlık modelidir. Görüyorsunuz, İslam dünyası paramparça… Müslümanlar birbirlerini kesiyor. Bütün rakip Müslüman grupları ötekini kâfir gözüyle görüp kötülüyor. Bunların İslam adı altında bir araya gelmesi asla mümkün değil.
Bu model Müslümanları açlığa, yoksulluğa, hastalıklara, düşmanlıklara, katliamlara itti, itmeye devam ediyor. Hak din diye övülen İslam dünyasındaki Müslümanlar, batıl din diye kötülenen Hıristiyan dünyasına girebilmek için ölümü bile göze alıp kendilerini çoluk çocuk denizlere atıyorlar.
Cumhuriyet ve Atatürk’ü unutturmak için piyasaya Kutlu Doğum Haftaları, Ensar Vakıfları, imam hatipler, Kuran kursları sürseniz bile bir Orta Çağ ideolojisinden modern toplumu yönetecek ideoloji yaratmak mümkün değildir. Buna kalkışmak toplumu geriye götürmektir ve gericilik de işte budur.

Rıza ZELYUT
AYDINLIK, 20/04/2016

http://www.aydinlikgazete.com/turk-dusmani-suudiler-makale,63728.html